Page 44 - Konya'nın Sazında Kırk Türkü
P. 44

35







                          NURİ CENNET’İN KALEMİNDEN





                          1942  yılında  Konya’da  o  zamanki  adıyla  Biccimez,  şimdiki  adıyla  Ahmet  Dede  Mahallesi’nde
                   dünyaya geldim. İlkokulu Nakiboğlu Mektebinde okudum. İlkokuldayken çok haylazdım, huysuzdum.
                   Bu yüzden de çok dayak yedim. Resim ve müzik dışındaki derslerim pek iyi değildi. Okulu arka kapıdan
                   çıktım. Çıkar çıkmaz babamın yanına meslek öğrenmeye gittim. Fakat babamın yanında da uslu durmadım.
                   O da beni başka bir arkadaşına yollayıp, “Eti senin kemiği benim.” dedi. Orada pantolon dikmeyi belledim.
                   Ama ceket kafama yatmadı. Sonra babamın yanına döndüm, Bedesten içinde onunla birlikte on sekiz sene
                   çalıştık. Babam hem iyi bir müzik dinleyicisiydi hem de iyi bir terziydi. Ama babamın babası terzi değilmiş
                   dam yuvağı yapıp satarmış zamanında. Cennet, bizim lakabımız aslında. Çok eskiden, babamın dedesinden
                   gelen bir lakap. Babamın ismi Mehmet ama ona da herkes Cennet dermiş. Ben de hep babamın yanında
                   olunca dedelerimden gelen lakap bana kaldı. Herkes beni Nuri Cennet diye anmaya başladı.
                          İlkokulda  müzik  öğretmenimiz  Fahriye  Hanım  vardı,  keman  çalıyordu.  Bir  derste  kemanı
                   getirip bana, “Karadır kaşların türküsünü söyle, sana iyi not vereceğim.” dedi. O çaldı ben söyledim.
                   Çok  beğendi,  “İleride  inşallah  bu  sesin  senin  şanın  olur,  sana  beş  veriyorum.”  dedi.  Hocam  ileriyi





















                                      İlkokula kayıt fotoğrafım.  Rahmetli babam terzi Mehmet Cennet usta.
   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49